Günümüzde mimarlar tüm tasarım süreci içerisinde kullanıcı odaklı olarak hareket etme eğilimindedirler. Mimarlık, çeşitli insan faaliyetlerini (yeme-içme, dinlenme, çalışma, uyuma vs.) karşılamaya ve sürdürebilmeye yönelik ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusundaki yapıların tasarım işidir.
Mimarlık, günümüzde değişen kullanıcı ihtiyaçları ve sürekli gelişen teknolojiyle birlikte gelişmelere her zaman açık bir iş kolu olmuştur. Bir mimar, kullanıcının odak olduğu zihniyeti önemli bir mekan politikası olarak benimsemelidir.
Tasarım sürecinde kullanıcının ihtiyaç ve beklentilerini anlayabilmek, tasarımın başarısıyla doğru orantılı olarak ilerler. Tasarım dediğimiz olay problem çözümünden çok problem tanımı olarak ele almamız gereken zihinsel bir eylem, bir düşünme şeklidir. Tekdüze bir olgu olarak açıklanamaz sebebi, tasarımın çeşitlilik göstermesidir. Tasarım süreci ise mevcut problemin tanımlanması ile başlayıp tamamlanmasına kadar olan süreçtir.
Mimar ve kullanıcı iletişimi, uzman statüsünde olan mimarın sorumluluğundadır. Mimarlık mesleğinde tüm teknik detaylar bir yana insan psikolojisine hizmet etme durumu göz ardı edilmemelidir. Kullanıcılar istek ve beklentilerini her zaman mimara yüzde yüz doğru bir şekilde aktaramayabilir. Bu durum da göz önünde bulundurularak bir mimardan kullanıcının ihtiyaç, imkan ve isteklerini empatik bir yaklaşımla gerçekleştirmeleri beklenir.